Demokrasi, Adalet, Hukukun Üstünlüğü ve Tüketicinin Korunmasından Sorumlu Avrupa Komiseri Michael McGrath Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Avrpa Birliği üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin beş yurttaşının gözaltına alınmasını “Avrupa Birliği, yurttaşlarının haklarının ihlaline hoşgörü gösteremez. Bu kişilerin gözaltına alınması kabul edilemez” sözleriyle kınadı. AB, KKTC yetkililerinin 19 Temmuz’da “tehlikeli casuslar” olarak tutukladıkları beş kişinin sıradan Avrupa Birliği yurttaşları olduğundan kuşku duymuyordu.
Kınama kararı
EUnews’un haberine göre, Strasbourg’da toplanan Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu, geçtiğimiz perşembe günkü oturumunda, Kuzey Kıbrıs’ın tutumunu kınayan ve “Türkiye’yi uluslararası hukukta güvence altına alınan insan haklarına tam olarak saygı göstermeye” çağıran “AB yurttaşlarının Kıbrıs’in işgal altındaki bölgelerinde alıkonması” başlıklı kararı büyük çoğunlukla (597 evet ve beş çekimser) onayladı.
Avrupa Parlamentosu üyelerine göre, KKTC’de yapılan “insan kaçırma” yoluyla gerçekleştirilen bir saldırganlıktan ibaretti ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yönelik gözdağının güçlendirilmesini, Kıbrıslıları işgal altındaki bölgedeki mülklerine dönmekten caydırmayı amaçlıyordu.
Beş “casusun” tutuklanması
Kıbrıslı Rum kaynaklara göre meselenin bundan başka bir yönü yoktu. Antonis Louka, Andreas Kipriyanu, Anni Kipriyanu, Niki Gregoryu ve Grigori Gregoryu 19 Temmuz’da işgal altındaki topraklardaki mülklerine doğru yol alırlarken askeri devriyeler beş kişiyi evlerinin yakınında tutuklamıştı.
Kıbrıs Türk medyasının haberin göre grup, Trikomo/İskele bölgesindeki bir turistik tesise izinsiz girdikten sonra durdurulmuştu. Kıbrıs Türk polisinin araçta yaptığı aramada çok sayıda harita, gayrimenkul kaydı ve dosya bulduğu iddia ediliyordu. Bu nedenle asker, tutukluluk halinin “Türk mülküne yönelik casusluk” ve “askeri yasak bölge ihlali” iddiasıyla sürdürülmesini listedi. Ancak pazar günü, yoğun diplomatik baskıların ardından, beş tutukludan üçü kefaletle serbest bırakıldı.
EUnews’a göre adada bu tür durumlar yeni değil. Yasal çıkmaz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda adada varlığı tanınan tek cumhuriyet olması ve dolayısıyla tüm topraklar üzerinde yasal kontrole sahip olmasından başlıyor. Gerçekte durum böyle değil, çünkü Türkiye tarafından tanınan KKTC yetkilileri 1974’ten beri ülkenin kuzeyini kontrol ediyor.
Bununla birlikte teorik olarak beş Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşının hareket özgürlüğünün korunmasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 1996 tarihli kararının geçerli olması gerekiyordu. Strasbourg yargıçlarının kararına göre, Kıbrıslı Rumların ülkenin kuzeyindeki mülklerinden yararlanma hakkının engellenmesi insan hakları ihlali olacaktı. Ne var ki, Kuzey Kıbrıs elbette AİHM’nin yetkisini tanımıyor.
Ankara ile kötüleşen ilişkiler
Avrupa Parlamentosunun pazartesi günü aldığı karar, Nicosia/Lefkoşa’daki Kıbrıs Cumhuriyeti otoritesine güçlü bir destek sinyali niteliğinde. Aynı zamanda Ankara ile bir kopuş anını da ifade ediyor. Brüksel ile Türkiye arasındaki ilişkiler son zamanlarda bozuluyor. Avrupa Parlamentosu, 7 Mayıs’ta Türkiye’ye yönelik sert eleştiriler içeren raporu kabul etmişti.
AVRUPA PARLAMENTOSU RAPORU
“Türkiye’nin AB’ye katılım süreci askıda kalmaya devam etmeli”
Bu rapor kapsamında, Türkiye’nin demokratik standartlarda “geriye gidiş” gösterdiği, eleştirel seslerin bastırıldığı, hukuk devleti ve insan haklarıyla ilgili sorunların yaşandığı yönünde ciddi eleştiriler yapıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması gibi siyasi muhalif figürlere yönelik müdahaleler “seçimlere yönelik meşru rakiplerin saf dışı bırakılması” şeklinde yorumlandı ve eleştirildi.
Ayrıca, Erdoğan’ın işgal altındaki Kıbrıs bölgelerine yaptığı ziyaretler “yasa dışı” ve provoke edici olarak nitelendi; AP bu ziyareti kınadı.
Basın özgürlüğü alanında da eleştiriler vardı: İsveçli bir gazetecinin “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla yargılanması ve tutukluluk durumu, medya özgürlüğü kuralları ve AB değerleri açısından sorunlu bulundu.
(AEK)